22 Şubat 2012 Çarşamba

Sherlock Holmes: Gölge Oyunları

Dünyanın en ünlü ve zeki dedektiflerinden Sherlock Holmes (Robert Downey Jr.) ve 'ortağı' Dr. Watson (Jude Law) bu sefer Londra’nın dışına çıkarak Fransa, Almanya ve İsviçre’ye yol alacakları yeni ve tehlikeli bir maceraya sürükleniyorlar. Onlardan hep bir adım önde olan kurnaz ve vicdansız Profesör Moriarty (Jared Harris) ise -ki Holmes en zeki olma unvanını ona kaptırmak üzere- büyük bir laneti değiştirecek planların peşindedir. Kahramanlarımız ise ne olursa olsun Moriarty durdurmaya kararlı... 

Yönetmen koltuğunda ilk filmde olduğu gibi gene Guy Ritchie yer alırken senaryoyu ilk filmden farklı olarak Kieran ve Michele Mulroney çifti kaleme aldı. İlhamını Sherlock Holmes'un yaratıcısı Arthur Conan Doyle'dan alan filmde Robert Downey Jr. ve Jude Law başrollerinin yanı sıra ilk filmdeki rolleriyle kadroya tekrar dahil olan oyuncular ise Eddie Marsan ( müfettiş Lestrade), Rachel McAdams (Irene Adler), Kelly Reilly ve Geraldine James olarak yer alıyorlar. Film kostümlerini ilk yapımda olduğu gibi gene Jenny Beavan tasarlarken ve müzikler ise kendisini her filmde mutlaka belli eden Hans Zimmer'a ait... 

Paris'te Gece Yarısı

Sonbaharda evlenecek olan Amerikalı nişanlı çift Gil ve Inez, Inez'in babasının iş gereği Paris'e gelmesini fırsat bilip, küçük bir tatil için bu gözde Avrupa şehrinin yolunu tutarlar. Başta her şey eğlence dolu bir Avrupa kentini gezmekten ibaretken, özellikle damat adayın Gil'in Paris caddelerinde gece yarısı yaşadığı gerçek üstü maceralar sadece onun değil tüm ailenin hayatını değiştirecektir... 
Zira bu genç adam, Paris’e büyük bir aşk beslemeye başlar ve edebiyatçı kimliği ve tutkusu pekişir...

64. Cannes Film Festivali'nin açılış filmi olan Woody Allen yönetmenliğindeki Paris'te Gece Yarısı'nın başrollerini Owen Wilson ve Rachel McAdams paylaşırken Gil'in edebiyat dünyasında karşılaştığı yıldızları Marion Cotillard, Kathy Bates, Carla Bruni, Adrien Brody gibi zengin bir oyuncu kadrosu canlandırıyor. 

Eğer siz de edebiyat ve sanatseverseniz, Woody Allen tarzı komik dokunuşlarla bezenmiş bu filmde Scott Fitzgerald, Ernest Hemingway, Salvador Dali gibi büyük isimlere de rastlamaktan büyük keyif alacaksınız...

Musallat 2: Lanet

Tıbba göre insan hafızası 2 yaşından öncesini hatırlayamaz. Ömrümüzün bu dönemi zihnimiz için kapkaranlıktır. Fakat öğretmen Elif (Türkü Turan) hayatının bu karanlık dönemi ile yüzleşmek zorunda; zira kendisine musallat olan tüm sorunların aslında geçmişinden gelen büyük bir hatadan kaynaklandığını ortaya çıkıyor. Ama bu, zamanlaması tamamen yanlış, geri dönüşü olmayan lanetli bir büyü... 

Başka dünyalardan gelen bir varlığın bir çifte musallat olmasını anlatan 2007 tarihli ilk filmin başarısından sonra yönetmen ve senarist Alper Mestçi, "Musallat 2 Lanet" filmine de imza attı. Başrollerinde Reha Erdem'in ödüllü filmi Kosmos'dan hatırlayacağımız Türkü Turan'ın yanı sıra Tülay Bursa, Selim Gürata, Zeliha Güney gibi isimlerin yer aldığı yapım, görsel efektleri, sanat yönetmenliği ve plastik makyaj gibi teknik detaylarıyla da konuşulacağa benziyor. 

Hazırlık süreci 6 ay süren yapımın çekimleri ise İznik’te İhsaniye ve Sansarak köylerinin yanı sıra İstanbul'da gerçekleştirildi. de çekildi. Film için halen Anadolu'nun çeşitli kadabalarında büyücülükle ilgilenen insanlarla da görüşüldü. 2 Aralık’ta vizyona girecek film büyü olgusunu tartışmalı sahneleriyle sorgulama amacı da taşıyor...

Misson Impossible: Ghost Protocol

Bu öyle sıradan bir görev değil. Global çapta olay yaratacak terörist bir bomba saldırısına neden olmakla itham edilince IMF kapatılma noktasına gelir. Ethan Hunt ve arkadaşları, "Ghost Protocol" adı verdikleri yeni bir operasyon ile kimlik değiştirerek bu sefer kendi birimlerini temize çıkartmak için mücadele verecekler. Kimseden yardım almadan, kimseyle iletişimde olmadan. Bu en tehlikeli, en zor görev...
Serinin 4. filmi Ghost Protocol'de, Ethan Hunt'ın maceraları kaldığı yerden devam ediyor. Serinin diğer bölümlerine göre daha farklı türlerle ün kazanmış birçok önemli oyuncuyu kadrosunda barındıran film, Tom Cruise'in yanı sıra Simon Pegg, Jeremy Renner, Paula Patton, Josh Holloway gibi isimlerle dikkat çekiyor.
The Simpsons, Ratatouille , Up, İnanılmaz Aile gibi animasyonlarda imzası olan Oscar ödüllü sinemacı Brad Bird'ün yönetmen koltuğunu oturduğu film senaryosu ise October Road, Alias, Life on Mars gibi başarılı televizyon işlerine hem yazar hem yapımcı olarak imza atmış olan Josh Appelbaum ve André Nemec ikilisine emanet...

İz (Reç)

Şeristan babaanne ağır bir hastalığa tutulur, ölümünün yaklaştığını anladığında son arzusunun da yerine getirilmesini ister: Doğduğu topraklara gömülmek... Oğlu Mirza yıllar önce terk edilen memlekete geri dönmek istemese de, bu isteği kabul eder. Başından beri bu yolculuğa karşı çıkan Hevi ile Şeristan ve Mirza trenle yola çıkarlar. Bu yolculuk hem tüm bir ömür boyunca saklanan bir sırra şahitlik edecektir hem de son 'görevi' yerine getirirken yaşanılan fedakarlıklara... 
Yavuz Ekinci’nin “İncir” adlı öyküsünden uyarlanarak, yönetmen Tayfur Aydın'ın senaryolaştırdığı film, topraklarından mecburen ayrılan insanların çektikleri acıları ve çileyi bir 'Ana'nın hayatı üzerinden anlatıyor... 

Çekimleri İstanbul, Diyarbakir ve Batman’da gerçekleştirilen filmin yapımcılığını Turker Korkmaz üstlenirken, görüntü yönetmenliğinde Emre Konuk'un , kurguda Selim Demirdelen'in ve müziklerde ise Mustafa Biber’in imzası var...

İçinde Yaşadığım Deri

Bir araba kazasında yanarak ölmekten son anda kurtulan eşini yanıklardan oluşan görüntüden kurtarmak için yeni bir deri yaratmak üzerine çalışmalar yapan estetik cerrahı Dr Robert Ledgard (Antonio Banderas) on iki yıl boyunca evindeki laboratuvarında çalışmaya devam eder ve domuz-insan kanı karışımıyla elde ettiği bir deri üretir. 

Eşinin yanmış vücudunu görmesi üzerine intihar etmesi ve küçük kızlarının da buna şahit olmasından sonra büyük depresyon geçiren aile iyice hassaslaşmıştır. Küçük kız büyüdüğünde de psikolojisini bozan bir olay yaşayacak, bu olayın üzerine Dr Ledgard, yaptığı deneyleri büyüterek neredeyse DR Frankenstein haline gelecektir...

Gerilim türündeki film, Fransız polisiye yazarı Thierry Jonquet'in "Tarantula" isimli 2005 tarihli romanından uyarlandı. Yönetmenin 20 yıl sonra Antonio Banderas'la tekrar bir araya geldiği 'The Skin That I Live In', kızına tecavüz eden bir adamdan intikam almaya çalışan psikolojisi bozuk bir plastik cerrahın saplantılarını ve hücrelerle ilgili yaptığı araştırmalar sayesinde yeni bir insan derisi yaratmasını konu alıyor.

Gelecek


Sophie ve Jason ikisi de 30'lu yaşlarında, çalışan evli bir çifttir. Bir gün sürekli bakıma muhtaç bir kediyi eve alıp, bakımını üstlenmeye karar verirler. Karşıdan basit gibi görünen bu karar aslında bütün hayatlarını değiştirecektir. Zira pek çok sorumluluk alıp, rahat yaşamalarından ve özgürlüklerinden fedakarlık yapmaları gerekecektir.
Henüz kedicik eve gelmeden ikisi de işlerinden istifa edip, geriye kalan son özgür zamanı en iyi şekilde geçirmek isterler. Ama geleceğin onlara ne getireceğini bilmezler.

Başrol Sophie'yi canlandıran Miranda July'nin senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendiği film, yaşamlarına yeni anlamlar katmaya çalışan modern zamanların çiftlerine gerçekçilik ve mizah penceresinden bakıyor. Ülkemizde 10. Filmekimi kapsamında gösterilen film 2011Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı için yarışmıştı. Yapım eleştirmenlerden aldığı not da hayli yüksek...

Demir Leydi

2 Nisan 1982'de Arjantin'in Falkland ve Güney Georgia Adalarını işgal etmesi ile başlayan ve altı hafta süren Falkland Savaşı'nda yaşanan krizi odak noktasına alan film, o dönem İngiltere'nin başında olan Margaret Thatcher'ı ve yaşananları beyazperdeye taşıyor. Güç ve güç için ödenen bedellerin konu alındığı hikâye benzersiz ve evrensel olarak nitelendiriliyor. 20. yüzyılın en etkili ve ünlü kadınlarından Thatcher, erkek egemen bir dünyada, sınıf ve cinsiyet engellerini çökerten bir kadın olarak bilinmesinin yanı sıra, aldığı sosyal ve politik kararlar yüzünden hayli sert eleştirilere maruz kalmıştı...
Meryl Streep'i Demir Lady olarak izleyeceğimiz film tarihin en çetrefilli döneminde yaşanan güç ve iktidar savaşının benzersiz bir panoramasını beyazperdeye taşıyor...

Bu Son Olsun

Ovvv Yeah diyorum :) Tam bir Hazal Kaya fanı olarak bu filme gitmek isterdim ama gidemedim daha :) Komedi ve dram ağırlıklı olan bu filmde Hazal Kaya E.Altan Düzyatan Mustafa Uzunyılmaz Ferit Kaya gibi başarılı oyuncular yer alıyor.  Yaşar, Apo, Kovboy Ali, Cevat ve Ertuğrul'un hayattaki tek gayeleri, karınlarını doyurmak ve en büyük tutkuları olan şaraptan bir gün bile olsun ayrı kalmamaktır. Günübirlik yaşayan bu beş kişi, gayelerine ulaşabilmek için zamanın fırtınalı politik atmosferinden dahi faydalanmasını bilir. Sokaklarda yaşayan bu beş evsiz 12 Eylül 1980 sabahı geldiğinde sokağa çıkma yasağı ile karşı karşıya kalırlar. Ancak onların gidebilecekleri tek evleri vardır; o da yine sokaklardır. Yaşanan bir dizi yanlışlıklar komedisi sonucu kendilerini siyasi mahkûmlarla birlikte aynı cezaevinde bulurlar.

Cezaevi yönetimi arasında ise bir güç savaşı mevcuttur. Uzun yıllardır cezaevini dilediği gibi yöneten Cezaevi Müdürü Hızır, 12 Eylül askeri müdahalesi ile cezaevine atanan Yüzbaşı Kenan’ın üstü olmasından memnun değildir. Bu esnada diğer cezaevi personeli de yaşanan yeni durum içinde kendilerine iyi bir yer edinme peşindedir. Bu keşmekeş Yaşar ve arkadaşları için iyi bir fırsattır ve bu fırsatı değerlendirip kendilerine rahata erdirmeyi bilirler. Ancak zamanla içeride yaşananlara gönlü elvermeyen Yaşar, dışarıdan da tanıdığı mahkûmları kurtarmak ve duvarların birbirlerinden ayırdığı Sinan ile Lale çiftini tekrardan kavuşturmak için bir plan yapar... devamı için filme gidin ve yorumlarınızı alta ekleyin :)

Düşler Bahçesi

Brandon 30'lu yaşlarında New York'ta yaşayan, kelimenin gerçek anlamıyla seks bağımlısı bir adamdır. Fakat asi kız kardeşi onun yanına taşınınca Brandon'ın hayatı da beklenmedik biçimde değişecektir. Zira kız kardeşi Sissy (Carey Mulligan) ikisinin de geçmişinden gelen acı dolu hatıraları da beraberinde getirecektir...
Toronto Film Festivali'nde görücüye çıkan Utanç/Shame, cinselliğin merkezde olduğu bir New York draması olarak niteleniyor. Ses getiren Açlık (Hunger) filmiyle tanıdığımız ve son dönemlerin gözde yapımlarında yer alan Michael Fassbender'ın başrolü canlandırdığı yapım İngiliz sinemacı Steve McQueen'in hem senaryoyu hem de yönetmenliği üstlendiği henüz ikinci film...
Amerika'da 2 Aralık'ta gösterime girecek filmin yurt dışındaki eleştirileri şimdiye kadar oldukça olumlu ve yüksek seyrediyor. Film 2011 Filmekimi kapsamında ülkemiz seyircileriyle de buluşmuştu.

Utanç

Malesef bu filmi izlemedim ama size özetini paylaşacağım. Dram konulu olan bu filmin özeti karşınızda:  Brandon 30'lu yaşlarında New York'ta yaşayan, kelimenin gerçek anlamıyla seks bağımlısı bir adamdır. Fakat asi kız kardeşi onun yanına taşınınca Brandon'ın hayatı da beklenmedik biçimde değişecektir. Zira kız kardeşi Sissy (Carey Mulligan) ikisinin de geçmişinden gelen acı dolu hatıraları da beraberinde getirecektir...
Toronto Film Festivali'nde görücüye çıkan Utanç/Shame, cinselliğin merkezde olduğu bir New York draması olarak niteleniyor. Ses getiren Açlık (Hunger) filmiyle tanıdığımız ve son dönemlerin gözde yapımlarında yer alan Michael Fassbender'ın başrolü canlandırdığı yapım İngiliz sinemacı Steve McQueen'in hem senaryoyu hem de yönetmenliği üstlendiği henüz ikinci film...
Amerika'da 2 Aralık'ta gösterime girecek filmin yurt dışındaki eleştirileri şimdiye kadar oldukça olumlu ve yüksek seyrediyor. Film 2011 Filmekimi kapsamında ülkemiz seyircileriyle de buluşmuştu.

Kurtuluş Son Durak

Demet Akbağ bu filmde bize bir süpriz yapmış filmini dramatik komedi yapmışşşş :) Psikolog Eylem (Belçim Bilgin) yakın zamanda evlilik hazırlıkları yapan, beraber olduğu sevgilisini çok seven bir kadındır. Fakat nişanlısı Okan ile beraber oturmak için Kurtuluş semtinde aldıkları eve sürpriz biçimde yalnız başına taşınır; zira Okan evlilik hazır olmadığını söyleyerek Eylem'den ayrılır. Eylem yeni taşındığı Saadet apartmanında aşk acısı ile depresyona girer. Apartmanda sıradan hayatlar yaşıyor gibi görünen 5 komşusu Eylem'e yardımcı olmaya çalışırken, kendi hayatlarını çok baştan aşağıya değiştirecek olaylar yaşayacaklardır... 
Ömrü boyu yatalak babasına bakmış olan Vartanuş (Demet Akbağ); mafya babası sevgilisinin kendisini sürekli oyladığını fark eden Goncagül (Nihal Yalçın); çocukları için kendisini koca dayağına iyice alıştırmış olan Gülnur (Ayten Soykök) ve onunla aynı acıyı çeken kızı Tülay ( Damla Sönmez) ve bütün bunların içerisinde hayata pembe gözlüklerle bakmaya çalışan kuafor Füsun (Asuman Dabak), psikolojisini toplamaya çalışan Eylem'i Kurtuluş son durakta bulacaktır...Şiddettin ister psikolojik, ister fiziksel her türlüsüne karşı olan bu kadınlar beraber daha da güçlü olduklarını keşfedeceklerdir....

Saftrik Greg'in Günlüğü: Rodrick Kuralları

Benim gittiğim ve tavsiye ettiğim filmlerden biri :) Eeee iş komedi olursa :) Uzun bir yaz tatilinden sonra okula dönen Greg Heffley ve onun büyük kardeşi Rodrick, şimdi tatil sonrası dertlerle uğraşmak zorundadırlar. Zira ebevyenleri ne yapıp edip onların haşarılıktan uzak, uslu durmaları sağlamaya kararlıdırlar. 
2010 yılında ilk filmi yayınlanan Jeff Kinney romanı Saftrik Greg’in Günlüğü'nün devamı niteliğindeki film yine güldüren bir aile komedisi olma iddiasında. 

Flushed Away, Astro Boy gibi animasyonlara imza atmış David Bowers'ın yönetmen koltuğuna oturduğu filmin başrollerini ilk filmde olduğu gibi yine Zachary Gordon ve Devon Bostick paylaşıyor... Size filmin en sonunda çalan parçayı paylaşacağım şimdi :) Rock severler buyrun dinleyin :)  http://www.youtube.com/watch?v=tJx_g2HE3Zs

Karanlık Saat

İnsan gözüyle görünmeyen uzaylılar aniden dünyayı işgal ederler. Rusya'ya tatile gelen bir grup Amerikalı genç, bu uzaylı istilasına Moskova'da yakalanırlar. Canlı olan her şeyin tuzla buz olup yok oluşuna, şehrin yerle bir olmasına tanık olan gençler köşe bucak ölümden kaçarken, bir yandan da uzaylılara karşı mücadele verirler. 
Korku macera türlerinin iç içe geçtiği 3D yapımda, göz boyayan Moskova sahnelerinden ziyade kıyamet sonrası yıkık kent manzaraları daha ağırlıklı. Gece Bekçisi (Nightwatch)ve Wanted filmlerinin yönetmeni Timur Bekmambetov'un yapımcılığında kotarılan filmin yönetmenliğini ise şimdiye kadar görüntü yönetmenliği yönüyle ün yapmış Chris Gorak üstleniyor. 
Filmin baş rollerinde ise Emile Hirsch, Rachael Taylor, Olivia Thirlby, Joel Kinnaman ve Max Minghella yer alıyor...

Zenne

Doğulu muhafazakâr bir ailenin çocuğu olan Ahmet, cinsel kimliğini saklamadan zennelik yapan Can ve Alman fotoğrafçı Daniel’in İstanbul'da kesişen dostluk hikayesini konu alan film, 
birbirinden çok farklı olmalarına rağmen hayatları kesişen 3 kişinin dramasını beyazperdeye taşıyor. 
Ülkemizin hala kanayan yaralarından biri olan cinsel kimliğini açıklama, özgürce yaşama ve yaşayamama temalarına odaklanan film, 'erkek olmak' ile bir tutulan askerlik tabusuna parmak basıyor. 
3 sene önce bir cinayete kurban giden Ahmet Yıldız'ın yakın arkadaşları olan M.Caner Alper ve Mehmet Binay tarafından Yıldız'ın gerçek hayat hikâyesinden uyarlanan yapımın başrollerini Kerem Can (Can), Erkan Avcı (Ahmet) ve Giovanni Arvaneh’nin (Daniel) paylaşıyor.

Ejderha Dövmeli Kız

 Asılsız bir iddia ile suçlanan Mikael Blomkvist (Daniel Craig), adını temize çıkartmak için elinden geleni yapmaya and içer. İsveç’in zengin endüstri patronları arasında yer alan Henrik Vanger ise, çok sevdiği ve uzun zamandır kayıp olan yeğeni Harriet’ın ortadan kaybolmasının ardındaki gerçeği aydınlatması için gazeteci Blomkvist'i görevlendirir. Başı zaten dertte olan gazeteci, yeğenin ölümünden muhtemelen sorumlu olan ailenin malikanesine doğru yol alır.

Bu sırada, Milton Güvenlik adına çalışan sıra dışı "hacker" Lisbeth Salander (Rooney Mara) da Blomkvist’in geçmişini araştırmakla görevlendirilir. Yolları kesişen ikili geçmişten bugüne uzanan bir cinayetler zincirini çözmeye çalışırken, aralarında hassas bir güven köprüsü de oluşacaktır...

Stieg Larsson'un aynı adlı romanından Niels Arden Oplev tarafından sinemaya uyarlanan "Män som hatar kvinnor" , sadece ülkesi İsveç'te değil bir çok ülkede oldukça ses getirince yeniden çevrimi farz yapımlar arasına girdi. Orijinal versiyonu binlerce hayrana sahip serinin Amerikan versiyonunda en güçlü koz ise şüphesiz yönetmen David Fincher.
Orijinal filmde Michael Nyqvist ve Noomi Rapace'in canlandırdığı karakterlerin yerini bu versiyonda Daniel Craig ve Rooney Mara alıyor. İkiliye Christopher Plummer, Stellan Skarsgård, Steven Berkoff, Robin Wright, Yorick van Wageningen ve Joely Richardson gibi isimler eşlik ediyor.

Karanlıktan Korkma

Owww işte bu o korku ve gerilim filmlerinden. Ben bu filmi izledikten sonra karanlık bir yere girmedim ama bu sizin dayanıklılığınıza bağlı :) Babası Alex (Guy Pearce) ve sevgilisi Kim (Katie Holmes) ile birlikte yaşamaya başlayan Sally'yi (Bailee Madison), yeni taşındıkları büyük evde, hiç de hoş olmayan sürprizler beklemektedir. Zira binanın bodrum katında neredeyse yüzyıldır kitli kalmış olan yaratıklar, evin yeni sahiplerinden dolayı harekete geçmişlerdir. 
Sally geceleri duyduğu sesler sonrası evin bir önceki sahiplerinin neden gizlice ortadan kaybolduğunu öğrenir ve ailesini uyarmaya çalışır. Fakat babası canavarların hayal ürünü olduğunu söyleyerek küçük kıza inanmamakta direnir... 
Yönetmen Troy Nixey ilk uzun metrajlı filmi olan Karanlıktan Korkma'nın senaryosunu, Puss in Boots, Kung Fu Panda 2 ve Hellboy serisinde imzası olan Guillermo del Toro, Matthew Robbins ile kaleme aldı...

Artist

6 dalda Oscar alan The Artist filmi büyük ilgi gören filmlerden biri. Yönetmenliğini Michel Hazanavicius'ın yaptığı Artist Romantik Dram ve Komedi severler için iyi bir seçim. 1920'li yılların sonunda Hollywood sinema sektörünü kökünden değiştirecek 'teknolojik' bir devrim yaşandı. Ses, "henüz hiçbir şey duymadınız" repliği ile film pelikülüne bir daha hiç ayrılmamak üzere girdi. Fakat sinema sektöründe yaşanan bu devrim boyutundaki bu değişim pek çok insanın mesleğini ve kariyerini de derinden sarstı. 

Dönemin en karizmatik aktörleri arasında yer alan George Valentin (Jean Dujardin) de sesin beklenmedik biçimde sinema perdesine yansımasından payına düşeni alıyor. yanı başında boy gösteren taze ve güzel oyuncu Peppy Miller'ın ise aklı fikri şöhrette. 

2011 Cannes Film Festivali'nin en gözde yapımlarından olan The Artist, başrol oyuncusu Jean Dujardin'e George Valentin performansı ile "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü kazandırdı. Film sinema sanatının sessiz dönemine bir saygı duruşu niteliğinde diyalogsuz, sessiz, siyah-beyaz ve saniyede 22 kare ile çekildi. Altın Palmiye adayları arasında da olan filmin yazarlığını ve yönetmenliğini ise Michel Hazanavicius üstleniyor.

Alvin ve Sincaplar : Eğlence Adası

En eğelenceli çocuk animasyon filmlerinden olan Alvin ve Sincaplar serisi bir filme daha imza atıyor. Alvin ve sevimli sincap arkadaşları geri dönüyor! Lüks bir Mavi Yolculuk gemisinde, ortalığı birbirine katarak seyahat ederken başlarını gene belaya sokan sincaplar kendilerini bu kez ıssız, tropik bir adada buluyorlar. Adanın dört bir yanında dişlerine göre yemek arayan sevimli yaratıklar, bir yandan eve itmenin yolunu bulmaya çalışırken diğer yandan cennet gibi görünen bu adanın o kadar da arkadaş canlısı olmadığını fark ederler. 
Yönetmenliğini Mike Mitchell'ın üstlendiği serinin bu filminin senaristliğini ise Kung Fu Panda'nın da yapımcısı ve senaristleri olan Jonathan Aibel ve Glenn Berger üstleniyor. Sincaplar dışında filmin gerçek oyuncuları arasında Jason Lee, Alyssa Milano ve David Cross yer alıyor...

İçimdeki Şeytan

AAAAAA !!!! Korku ve gerilim filminden bi tane daha :)  Yıllardan 1989... Acil yardım hattına üç kişinin vahşice öldürüldüğüne dair bir cinayet ihbarı gelir. Telefonu açan Maria Rossi (Suzan Crowley) adındaki kadın cinayetleri kendisinin işlediğini itiraf etmektedir... 
Yıllardan 2009... Maria'nın kızı Isabella (Fernanda Andrade) gerçeği ortaya çıkartmak için o gece o yaşananların peşine düşer. Annesi akıl hastası sıfatıyla cezadan muaf bir halde İtalya’daki Centrino Hastanesi’ne kilit altında tutulmaktadır. Fakat Isabella annesini iyileştirmek için, ruh çıkarıcılar gibi alışılmadık yöntemlere başvurmakta kararlıdır....
William Brent Bell yönetmenliğinde çekilen filmin senaryosunda Willam Brent Bell ve Matthew Peterman'ın imzası var. Amerika'da 6 Ocak'ta gösterime giren film "buluntu film" tekniğini kullanarak gerilim dolu bir temaya el atıyor.

Duyguların Rengi

Drammmm :) dram severler veya ağlamak isteyenler bu filme gidiyosunuz direkten :) Eugenia Phelan, bir genç kız olarak iyi eğitim aldığı okuldan mezun olmuştur ve diğer kız arkadaşları gibi evlenip, çocuk yapmak yerine kendine meslek edinmek ister. Bir yazar olmayı kafasına koyan genç kız, ailesinin beklentilerini de boşa çıkartarak yerel bir gazetede küçük bir köşe sahibi olur. 
Ev işlerinde püf noktalarını yazdığı bu minik köşe için en yakın arkadaşının hizmetçisi Aibileen'dan yardım ister ve böylece kendisini sıra dışı bir projeye başlarken bulur. Bu gizli projede dokunaklı hikayeler yazmaya başlayınca ona bu ilhamı hizmetçi Aibileen ve 
aşçılık Minny'nin anlattığı gerçek insan öykülerinden çok etkilenir... 
1960'lı yılların Mississippi eyaletinde geçen ve anlattığı hikayeler açısından sosyal bir yönü de olan ‘Yardımcı’, gizli bir yazı projesi etrafında birbirlerine daha çok yakalaşan 3 farklı kadının dostluk öyküsünü anlatıyor. Yönetmen Tate Taylor tarafından beyazperdeye uyarlanıp çekilen filmin baş rollerini ise Emma Stone, Viola Davis ve Octavia Spencer paylaşıyor...

Güzel Günler Göreceğiz

Yönetmen koltuğunda bu sefer Hasan Tolga Pulat oturuyor. Paralel hikayeler draması Güzel Günler Göreceğiz, bir gün içinde ve İstanbul’da geçiyor. Hikaye, beş farklı karakterin - Cumali, Ali, Figen, İzzet ve Anna- kesişen yollarını anlatıyor ama hiç kimse bir diğerinin farkında değil, dolayısıyla da birbirlerinin hayatlarına müdahaleleri yok. Günün sonunda ise aslında insanların müdahale ettiği hayat ortaya çıkıyor. Filmin oyuncu kadrosunda Uğur Polat, Buğra Gülsoy, Nesrin Cevadzade, Feride Çetin ve Barış Atay Mengüllü isimleri öne çıkıyor... 48. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde yarışan yapım En İyi Film, En İyi Senaryo, En İyi Kurgu ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödüllerine layık görülmüştü.

Sürücü

Aksiyon gerilim... Yönetmenliğini Nicolas Winding Refn'in yaptığı sürücü filminin özeti kısaca: Hollywood'da dublörlük yapan ve keskin araba kullanabildiği için geceleri de soygunlara katılan bir araba sürücüsünün (Gosling) yaşamını merkeze alıyor... 
Sürücünün yasa dışı hayatı, güzel komşusu Irene'nin (Mulligan) hapisteki kocasına yardım etmeyi kabul etmesiyle daha da tehlikeli bir hale bürünür. Zira bir anda kendisini Los Angeles'ın en tehlikeli adamlarının hedef listesinde bulur. Şimdi hem kendi hayatını, hem Irene ve oğlununkini kurtarmak için yapacağı tek şey en iyi bildiği şekilde sadece araba sürmektir! 
James Sallis'in romanından Hossein Amini tarafından uyarlanan filmin başrollerinde bağımsız yapımların prensi Ryan Gosling, son dönemde yıldızı parlayan ve bu sene 'Never Let Me Go'daki performansıyla harikalar yaratan Carey Mulligan, 'Breaking Bad' ile üst üste üç Emmy kazanan ve sinemada daha fazla görmek istediğimiz yetenekli aktör Bryan Cranston bulunurken, yan roller de önemli isimlere emanet edilmiş: Albert Brooks, Christina Hendricks, Ron Perlman ve Oscar Isaac. 
Film 64. Cannes Film Festivali'nden En İyi Yönetmen Ödülü ile dönmüştü.

Savaş Atı

Steven Spielberg'in savaş filmlerine geri döndüğünü duyup Savaş Atı (War Horse)'ndan Er Ryan'ı Kurtarmak (Saving Private Ryan) tarzı travmatik bir kan ve kurşun şovu bekleyen seyirci, hayal kırıklığına uğrayacaktır. Savaş Atı, Spielberg'in eski Hollywood'a yazdığı bir aşk mektubu adeta. Martin Scorsese'nin Hugo ile sinemanın doğuşuna verdiği serenadın hemen ardından Savaş Atı'nı izlemek, ileri yaşlarında bu iki devin nostaljik taraflarının kabardığı izlemini yaratıyor.

Spielberg, Savaş Atı ile yaratabileceği en sadık John Ford stilini seyirciye sunuyor. Hatta filmin portakal rengi güneş batımı önünde yılların acısı ve ayrılığı ardından sonunda bir araya gelmenin sevincini yaşayan silüetleri betimleyen final çekimi, Çöl Aslanı (The Searchers)'nın efsanevi finalinin kopyası gibi.

Savaş Atı, Spielberg'in has görüntü yönetmeni Janusz Kaminski'nin eski Technicolor epiklerini hatırlatan muazzam renk ve manzara cümbüşü kamerasından tam güç alarak sanki 50'li yılların Hollywood'unun Technicolor döneminde çekilmiş gibi bir hava yaratıyor.

Modern epik sinemadan beklediğimiz kanlı şiddet ve ölüm sahneleri yerine zamanında filmleri sansürleyen Hayes Kodu dönemine uyacak bir yumuşaklığa sahip filmin savaş sahneleri. Hemen hemen hiçbir zaman kimsenin vurulduğunu görmüyoruz. Hatta Spielberg, iki askerin vurulduğu sırada ön plandaki yeldeğirmenini akıllıca kullandığı plan gibi bazı sahnelerde ölüm ve şiddet anını göstermemenin yollarını buluyor.

Albert isimli çiftçi bir genç tarafından yetiştirildikten sonra Albert'ın bütün itirazlarına rağmen Birinci Dünya Savaşı'nda satılan Joey isimli bir atın yaşadığı maceraları anlatan hikayesi de modern sinemadan beklediğimizin aksine daha masum ve yer yer basit bir yaklaşımla oluşuyor. Bu basitlik, filmin bir bakıma en çekici yanı. Daha deneyimsiz bir yönetmenin elinde pembe dizimsi, istenmeyen yerde güldüren bir melodram olabilirdi, fakat Spielberg gibi bir ustanın yönetiminde yaşam dolu bir epiğe dönüşüyor.

Joey'nin savaştan kaçan genç Alman askerler ve tek rüyası ata binmek olan hasta Fransız kız gibi bir hikayeden diğerine "atlaması", kendi halinde kısa filmlerle dolu epizodik bir yapı oluşturabilirdi. İşte bu noktada senaryo yazarları Lee Hall ve Richard Curtis, en basit dekorlar ve karakter bağlantıları ile hikayenin bütününü bir arada tutmayı başarıyorlar. Richard Curtis'ten bahsetmişken söyleyelim, Blackadder Back & Forth ve Aşk Her Yerde (Love Actually)'nin yazarı, iğneleyici İngiliz espri anlayışının önderlerinden biri olan Curtis'in bu denli masum ve klasik bir anlatıma imza atmış olması hem şaşırtıcı, hemde takdire değer.

Filmin İngiliz sinemasının baştaçları Peter Mullan ve Emily Watson gibi oyuncularla dolu kadrosu harika. Yeraltı Peygamberi'nde canlandırdığı acımasız gangsterinin tam tersi bir dedeyi canlandıran Niels Arestrup, Savaş Atı'nın en içten performansını yaratıyor. Arestrup'un finaldeki performansı karşısında gözlerin yaşarmaması mümkün değil.

Sinik ve ukala bi yaklaşım, Savaş Atı filminden alabileceğiniz hazzın önünü bayağı kesecektir. Her ne kadar başarı ve ustalıkla aktarılmış olsa da bu yapım, eski savaş filmlerinin klişeleri ile dolu. Ayrı taraftan olan iki askerin aynı amaç uğruna çalışırken aslında ne kadar benzer olduklarını anladıkları sahne mesela. Analitik tarafım biliyor ki, bu sahneyi bir sürü filmde ve oyunda gördük. Fakat sahnenin yazımı ve oyunculuğunun içtenliği hislerimi manipüle etmeyi başarıyor.

Savaş Atı, muhteşem görüntülerle dolu, muazzam bir epik macera. "Ah, nerede o eski filmler" diyenlere... (Oktay Ege Kozak)

Köstebek

Casus arkadaşlar hadi buraya! ŞŞŞ sesiz olun :) Yönetmenliğini Tomas Alfredson'un yaptığı köstebek filmi casusluk ve gerilim içerikli. Birimin başındaki isim olan Control'ün sağ koluyken, görevden uzaklaştırılan İngiliz casusu George Smiley (Gary Oldman), hükumet tarafından gizlice tekrar kiralanır. Zira, İngiliz Gizli İstihbarat Servisi Sirk'in içinde Sovyetler Birliği için çalışan 'köstebek' bir ajan olduğu şüphesi tüm örgütü sarmıştır... Smiley şimdi gözden çıkartılan kafatası avcılarını himayesine alma pahasına Budapşte'den İstanbul'a uzanan bir ihanet hikayesini çözerek itibarını geri kazanmaya çalışacaktır... 
Klasikler arasına girmiş aynı adlı romanın uyarlaması ve televizyon için çekilen dizinin yeniden çevrimi olan yapım 1950'li yıllarda yaşanan soğuk savaş döneminin en keskin günlerine odaklanıyor. 
2008 yılında çektiği Gir Kanıma (Låt den rätte komma in) ile çok olumlu eleştiriler alan Tomas Alfredson'un İngiltere/Fransa ortak yapımclılığında çektiği film; Gary Oldman, Colin Firth, Tom Hardy, Mark Strong ve John Hurt'ten oluşan oyuncu kadrosuyla Oscar'ın favorileri arasında.

Marilyn ile Bir Hafta

Ve geldik 2 dalda Oscar adayı olan Marilyn ile Bir Hafta'ya. Bu film tahim edebileceğiniz gibi Marilyn Monroe'nun hayatını anlatan biyografik bir eser. 1956 yılının yazında, 23 yaşında genç bir delikanlı olan Colin Clark (Eddie Redmayne), Oxford'da okuduğu bölümü terk ederek, sinema sektörüne girer ve kendisini o sırada çekimlerine başlanan 'The Prince and the Showgirl adlı filmin setinde, en alt kademedeki asistanlardan biri olarak bulur. 
Sir Laurence Olivier (Kenneth Branagh),efsanevi yıldız Marilyn Monroe (Michelle Williams) ve o dönem yeni evlendiği kocası, İngiliz tiyatro oyun yazarı Aurthur Miller'ı (Dougray Scott) merkezine alan film, asistan Colin'in gözünden Monroe'nun İngiltere'de geçen bir haftasını anlatıyor. Miller İngiltere'den bir süre ayrılmak zorunda kaldığında genç asistana da, Hollywood'a dönmeden önce güzel aktristi İngiliz sosyetesi ile tanıştırmak, gezdirmek ve eğlendirmek görevi düşüyor.
Colin Clark'ın günlüklerinden uyarlanan filmde iki genç insan arasında yaşanan karşı konulmaz çekim bir kez daha beyazperdeye taşınıyor. Simon Curtis'in yönetmenliğinde kotarılan yapımda, Marilyn Monroe'yu Aşk ve Küller filminin Cindy'si Michelle Williams canlandırıyor.

Karanlıklar Ülkesi: Uyanış

Ey halk! Uyanma zamanı :) Karanlıklar Ülkesi serisinin Uyanış filmi büyük ilgi gördü diyemem ama ilgi gördü... Fantastik korku ve aksiyon meraklısı arkadaşlarımız bu filme git-me-li-ler tek kelimeyle. Hapisten kurtulmayı başaran Selene, kendisini Vampirler'in ve Lycanlar'ın varlığını keşfeden insanların yaşadığı yeni bir dünyada bulur ve iki ölümsüz türün arasındaki savaş kaldığı yerden alevlenerek büyür...
2003 yılında başlayan ve vampir-kurtadam furyasının en başarılı yapımlarından biri olan 
Karanlıklar Ülkesi (Underworld), serinin dördüncü filmiyle geri dönüyor. Bu sefer Selene'nin intikamı çok daha acı olacağa benziyor...
Filmin yönetmen koltuğunda Storm (2005) ve Shelter (2010) gibi gerilim türündeki yapımlara beraber imza atmış olan İsveçli ikili Måns Mårlind ve Björn Stein otururken, senaryoda ilk iki filmin yönetmeni Len Wiseman'ın imzası var. Başrolde ise değişmeyen yıldızımız Kate Beckinsale'e bu sefer Charles Dance, Michael Ealy ve India Eisley eşlik ediyorlar.

Eş Ruhumun Eş Zamanı

Ühühühüüh geldik dram bölümüne :) Yönetmeliğini R. Şanal Günseli'nin yaptığı Eş Ruhumun Eş Zamanı filmi dram içerikli bir film. Yeryüzünden çok farklı ve uzak bir boyutta bütünlüğünü tamamlamış enerji dolu bir varlık çevresine ışık ve sevgi saçmaktadır. Bu varlığını dünyaya inip, sürdürmek ister. Fakat dünyada olup-biten kaos bu varlığı ikiye ayırır ve uzaklaştırır. Şimdi sevgi dolu her iki ruh birbirini eşini aramaktadır...
R.Şanal Günseli ve Işık Günseli’nin gerçek hayat hikayelerinden yola çıkarak 2005 yılında yazdıkları Eş Ruhumun Eş Zamanı isimli kitaptan aynı adla sinemaya uyarlanan yapım Türkiye'in ilk kuantum filmi olma iddiasında. Filmde Aylin Kabasakal ve Uğur Çavuşoğlu başrolleri paylaşırken Deniz Seki, Musa Uzunlar gibi ünlü simalar da konuk oyuncu olarak yer alıyor... 

Sümela'nın Şifresi Temel

Yönetmenliğini Adem Kılıç üstlenen Temel kısaca KOMEDİ :) Temel Karadeniz'de yaşayan saf ve hayallerinin peşinden giden bir delikanlıdır e bu haliyle herkesin alay konusudur. Kalbinin sesini dinleyen beş parasız Temel, Trabzon'un en bilindik ve zengin ailelerinden Yücesoyların kızı Zuhal'e aşık olur. Zuhal'i babasından isteyen Temel'i Hıdır Yücesoy kapı dışarı eder. 
Sevdiğine ulaşamayan ve hayalleri yıkılan Temel, arkadaşı Turgay'ın Sümela Manastırı'nın çatısına çıkarak intihara giriştiğini öğrenir. Arkadaşını vazgeçirmek için manastırın çatısına çıkan Temel, Turgay'ı ikan etmek yerine kendisi de intihar etmeye karar verir. Onları çatıdan indirmeye çalışan polislerden Sümela Manastırı'nda büyük bir hazine saklandığını öğrenen Temel intihar etmekten cayıp, bahsedilen hazineyi aramaya başlar. Bu sayede hem zengin olacak hem de Zuhal'e olan aşkını ispatlayacaktır... 
Başrol Temel karakterinde tiyatro ve gösteri sanatçısı Alper Kul'u izlediğimiz filmin yönetmenliğini Adem Kılıç üstlenirken, senaryo ise Yılmaz Okumuş'a ait...

Çizmeli Kedi

Geldik tam bir efsane olan Çizmeli Kedi'ye... Tiyatroları yapıldı kaç tane filmi çıktı ama bu filmi bir başka :)   O Avrupa halk masallarının en cingöz, en iş bitirici ve en insansı kedisi. Asalet ve güç sembolü olan sarı çizmeleri içerisinde Çizmeli Kedi aslında zenginlik ve ün peşinde koşan oldukça zeki bir canlı. Sinema perdesindeki yolculuğu ise meşhur Altın Yumurtlayan Kazı çalma macerası çevresinde şekilleniyor.
Zeka küpü Humpy Dumpty ve sokakların kraliçesi Kitty Softpaws'u bu kendi hırsızlık planına dahil eden dokuz canlı Çizmeli Kedi, arkadaşlarıyla cesaret isteyen ama bir o kadar da komedi dolu bir maceraya atılıyor...

Shrek üçlemesinin her filminde farklı karakterlere sesiyle hayat veren ve senaryoda da parmağı olan Chris Miller'ın Şrek 3 'ten sonraki ikinci uzun metrajlı yönetmenlik çalışması olan Çizmeli Kedi'nin orijinal seslendirme kadrosunda Kedi'ye Antonio Banderas,
Humpy Dumpty'ye perde gördüğümüz anda gülmeye başladığımız Zach Galifianikis ve Yumuşak Pati Kitty'ye Salma Hayek sesleriyle hayat veriyor. Gidin görün yorumlarınızı paylaşın bekliyorum :)

Star Wars: Bölüm 1-Gizli Tehlike

Hey bilimkurgu delisi arkadaşlar nabersiniz ya :) Bu film tam size göre. Yönetmeliğini Geroge Lucas'ın yaptığı Star Wars serisinin 1. bölümü Gizli Tehlike filmini anlatacağım şimdi. Açıkçası ben pek beğenmedim ama herkesin görüşü farklı olabilir. Neyse ben size özetini yazayım: Genç Luke Skywalker’ın içindeki gücü keşfedip galaksinin zalim imparatoruna başkaldırmasına henüz on yıllar vardır. Hatta Luke henüz doğmamıştır. Barış içindeki galakside Cumhuriyet hüküm sürmektedir.
Barışçıl bir gezegen olan Naboo, iyi yürekli genç Kraliçe Amidala tarafından yönetilmektedir. Gizli Sith Lordu ve onun şampiyonu Darth Maul’un maşası olan Ticaret Federasyonu, barışı sarsacak girişimler ve adil olmayan müzakere taktikleriyle Amidala’yı köşeye sıkıştırmaktadır. Jedi şövalyesi Qui-Gon Jinn ve çömezi Obi-Wan Kenobi durumu incelemek için Naboo’ya gönderilirler.
Jedi’lar giderek derinleşen komployu keşfederken 9 yaşındaki Anakin’le tanışırlar. Küçük çocuğun mekaniğe karşı müthiş bir yeteneği ve şeytani bir zekası vardır. Jar Jar Binks isimli geveze ve kurbağamsı mahluğun da dostluğunu edinerek büyüyen uyumsuz grup, bir yandan Federasyonun robot ordularına karşı Amida’lanın yardımına koşarken, öte yandan da Darth Maul’la yüzleşmek zorunda kalacaktır. Galakside bir şeyler, geri dönmemek üzere değişmeye başlamıştır...

Bizleri orijinal Yıldız Savaşları üçlemesinin kökenlerine götürmek için on yıllarca bekleyen George Lucas, efsaneye iyi bir başlangıç yapıyor ve o zamana dek görülmemiş görkemde bilim kurgu dünyaları yaratıyor. Yine de serinin hayranları, orijinal üçlemedeki epik havanın daha hafif ve mizahi bir tonla değiştirilmiş olmasından pek hoşnut değiller.

Jack and Jill

Ovvvv geldik yine komedi köşemize :) Yönetmeliğini Dennis Dugan'ın yaptığı Jack and Jill tam bir komedi.Jack her şeyiyle tastamam mükemmel bir hayat sürmektedir. Fakat her sene şükran gününde onu ziyarete gelen ikiz kız kardeşi Jill, her seferinde Jack'e hayatı zehir eder. Fakat Jill'in bayram ziyaretleri uzadıkça uzar ve tam bir tatil kıvamını alır. Birbirini çıldırtan ikiz kardeşler bol bol kavga eder, hatta birbirleriyle dalga geçerler ama Jack, Jill'in yanına temelli yerleştiğini anlayınca onu ülkenin en uzak noktasına 'postalamak' için elinden geleni yapacaktır! 
Filmde çifte başrolleri yani hem Jack'i hem de ikizi Jill'i Adam Sandler canlandırırken kadroda ona Katie Holmes ve Al Pacino eşlik ediyor. Bu 'ikiz kardeşler' komedyasının yönetmenliğini Dennis Dugan üstlenirken, senaryo Steve Koren ve başroldeki Adam Sandler'a ait. 

Neşeli Ayaklar 2

Yehaaa!!! Animasyon delisi ben bu filme bayıldım kısaca :) komedi müzikal o penguenlerin şirinliği ay muhteşem bir film. İlk filmin baş kahramanı ve oldukça yetenekli bir tap dansçısı Mumble'nın oğlu olan Erik, Penguenler Krallığı'ndaki yeteneklerini keşfetmeye çalışır. Diğer bir yandan da Mumble'ın ailesi ve arkadaşları yuvalarına karşı yeni bir tehditle yüzleşirler. Mumble şimdi işleri yoluna koymak için 7'den 70'e herkesi bir araya getirmeye çalışır. 
Yönetmenliğini ilk filmde de olduğu gibi George Miller üstlendiği animasyon serisinin ikincisinde bu sefer Mumble'ın oğlu Erik ile ilişkisini izleyeceğiz. İlki 2006 yılında En İyi Animasyon Oscar'ı alan Neşeli Ayaklar serisinin ikinci filmini ise artık animasyonda vazgeçilmeze dönüşen 3D formatında seyredeceğiz... :)

Düşmanı Korurken

Aha da geldik yine aksiyon severlerin bölümüne :) Düşmanı Korurken filminin yönetmenliğini Daniel Espinosa yapıyor. Senaristi ise David Guggenheim. Matt Weston, Cape Town kentinde, düzenli ama sıradan bir hayatı olan genç bir CIA ajanıdır. 1 seneyi aşkındır görevli olduğu merkezde dört duvar arasına kısılmış biçimde, saha tecrübesi edinemeden zaman geçirmektedir. Kendini kanıtlayacağı bir görevi dört gözle beklerken, karşısında on yıldır kaçak olan eski CIA ajanı Tobin Frost'u bulur. 
Frost istihbarat biriminin en ünlü operasyon adamlarından biriyken, CIA'ye sırt çevirmiş ve para karşılığı orduya ait gizli sırları, dosyaları rakip ülkelere satmaya başlamıştır. Hatta Kuzey Kore’nin Amerika'ya karşı elinin güçlenmesinde büyük rol oynamıştır. Şimdi yakalanan Frost, Weston'ın çalıştığı ve "safe house" olarak adlandırılan merkezde sorguya çekilir fakat en güvenli olması beklenen bu bölge, beklenmedik biçimde paralı askerler tarafından basılır. Canlarını son anda kurtaran "yeni ikili" kendilerini kimin öldürmek istediğini buluncaya kadar en "güvenli" ve "güvenilir" yere kaçmak zorundadır... 

The Muppets

OyOyOy :) Sıra geldi çocuklara ve gençlere :) THE MUPPETS! Valla bu filme gitmek istiyorum bende. Bu filmde de komedi baş sırada. 3 kukla delisi arkadaş Walter, Gary ve Mary tatil için Los Angeles'a giderler. Burada tesadüf eseri petrol zengini Tex Richman'ın yeni keşfettiği petrol kaynağına ulaşmak ve sondaj yapmak için Kukla Tiyatrosu'nu yıkacağını öğrenirler. Şimdi kukla tiyatrosunu kurtarmak için var güçleriyle mücadele edeceklerdir. Zira Kukla Kermit arkadaşlarını yeniden bir araya getirerek ihtiyaçları olan 10 milyon doları toplamak için ‘Bugüne Kadarki En Büyük Kukla Televizyon Yardım Kampanyası’nı düzenler. 

Çünkü Fozzie, Reno kentinde 'Moopets' adıyla bilinen bir ‘tribute’ grubunda sahne alırken, Miss Piggy Vogue Paris'te 'büyük beden' moda editörü olarak hayatını kazanmaktadır. Hayvan, öfkesini kontrol altına almak için Santa Barbara'da bir klinikte tedavidedir ve Gonzo da tesisatçılık yapmaktadır. 

Yönetmenliğini, Flight of the Conchords televizyon dizisinin yapımcısı, senaristi ve yönetmeni olarak tanıdığımız James Bobin'in üstlendiği filmde, sevimli kuklaların yanı sıra baş rolleri How I Met Your Mother ile yıldızı parlayan Jason Segel, en son Dövüşçü filminde seyrettiğimiz güzel aktrist Amy Adams ve Chris Cooper paylaşıyorlar.  Hadi bakalım filme koşunnnnn :)

Hayalet Sürücü 2: İntikam Ateşi

Veee geldik gerilim severlerin filmine :) Yönetmenliğini Mark Neveldine ve Brain Taylor'ın yaptığı Hayalet Sürücü serisinin 2. filmi olan İntikam Ateşi filmi tam bir aksiyon hikayesi.  Nicolas Cage'in tekrar Johnny Blaze/Hayalet Sürücü rolünde beyazperdede seyredeceğimiz devam filminde Blaze bu sefer Doğu Avrupa'da, kendisini insan formuna sokmaya çalışan şeytan ile mücadele ediyor. 
Çekimleri ülkemizde Kapadokya ve Pamukkale'nin yanı sıra Romanya'nın Transilvanya bölgesi, Sibiu, Bükreş ve Gorj kentlerinde gerçekleştirilen yapımın 75 milyon dolara mal olduğu tahmin ediliyor. Eeee bende bir macera sever olarak napıyorum hemen bu filme gidiyorum. E siz ne duruyorsunuz hadi film hala vizyonda çabuk olun :)

Berlin Kaplanı

Yönetmenliğini Hakan Akgül'ün yaptığı Berlin Kaplanı filmi Ata Demirer'in kaleminden çıkmış. Ki bu demek oluyor ki bu film tam bir kahkaha tufanı :) Tabi ki kadrosu da bir o kadar eğlenceli. Filmde Ata Demirer-Ayhan rolüyle Tarık Ünlüoğlu-Cemal rolüyle Necati Bilgiç-Nurettin rolüyle Mert Aran-Fatih rolüyle Nihal Yalçın-Elvan rolüyle Özlem Türkad-Pakize rolüyle Carlos Hein-Emir Slavic rolüyle baş göstermekte. Ayhan Kaplan (Ata Demirer) Almanya'nın Berlin kentinde yaşamını iri yarı bedeninin avantajını kullanarak boksörlük ve bodyguardlık yaparak sürdüren bir Türk'tür. Fakat antrenörü Cemal (Tarık Ünlüoğlu) ve boksör Ayhan için artık işler eskiden olduğu gibi tıkırında değildir. Onları içine düştükleri dar boğazdan kurtaracak bir mucize gereklidir. Zira taze boksörler Ayhan karşısında gitgide güç kazanmakta, Ayhan ise piyasada gözden düşmektedir. İkiliyi içine düştükleri dar boğazdan kurtarmak için ancak bir mucize gereklidir; ve bu da çok uzak değildir... 
Eyyvah Eyvah filmleri ile yakaladığı kaliteli başarı sonrası yetenekli komedyen Ata Demirer yine kahkaha dolu bir komedi ile beyazperdeye dönüyor. Yapımcılığını Ata Demirer'in önceki filmlerinde olduğu gibi gene BKM'nin üstlendiği Berlin Kaplanı'nın yönetmenliğini ise Eyvah Eyvah serisini de çeken Hakan Algül üstleniyor.(alıntıdır)

Fetih 1453

Fetih 1453 filmi şu an Box Office de 1. sırada. Türkiye'de neredeyse en pahalı yapım olan Fetih 1453 filminin konusu açık. Ama biz size açıklayalım:


Film 1451 yılında Fatih Sultan Mehmet'in fetih planlarının yapıldığı andan başlıyor. Filmde Molla Gürani’yi de yani Fatih’i yetiştiren üstadı ve Fatih Sultan Mehmet'in çocukken aldığı bu eğitim süreçleri de yer alıyor. 3 boyutlu animasyonların da yer aldığı filmde, gerçek oyuncular da yer alacak.
(http://www.sinemalar.com) dan alıntıdır.


Filmin galasında büyük ilgi vardı. Köln'de yapılan galada Filmin yönetmeni ve oyuncuları, galanın yapıldığı Köln Cinedom Sineması’nda filmi sinemaseverlerle birlikte izledi. Kırmızı halıdan yürüyerek sinemaya giren film ekibi izleyiciler tarafından tezahürat ve alkışlarla karşılandı. 

Dört salonda aynı anda gösterilen filmin ardından, dört numaralı salonda sahneye çıkan filmin yönetmeni Faruk Aksoy ve bazı oyuncular seyircilere hitaben kısa birer konuşma yaptı. 

Avrupa’daki seyirciyi olağanüstü bulduğunu belirten Aksoy, “Avrupa’nın rekorunu da biliyorsunuz daha önce benim yaptığım ‘Recep İvedik 2’ filmindeydi. Bu filmin Perşembe’den bu yana izleyici rakamları o filmin bile çok üstünde. Olağanüstü bir ilgi var. Türkiye’de de cumartesi günü itibariyle izleyici sayısı bir milyona ulaşmış durumda. İnsanlar filmi büyük bir coşkuyla seyrediyor ve bu çok önemli bir şey” dedi. 

Film’de Fatih Sultan Mehmet’i canlandıran Devrim Evin de “Bu güne kadar çok fazla karakter canlandırdım. Biz bir karakteri canlandırırken onu öncelikle çok iyi araştırırız. Ben de Fatih’i özellikle okuma anlamında çok fazla araştırdım. Fiziksel olarak çok ciddi eğitimler aldım. Üç yıl boyunca Fatih ile yattım kalktım diyebilirim. Onun ruhunu, geçmişte yaşadığını ve insani yönlerini algılamaya çalıştım” dedi. (Hürriyet-Avrupa)

http://www.youtube.com/watch?v=5HoR9_VdAXc İşte filmin ilk fragmanı :)